METSAMOR NÜKLEER SANTRALİ: KORUMA KUBBESİZ, RİSK DOLU
Ermenistan sınırları içinde, aktif fay hattı üzerinde yer alan Metsamor Nükleer Santrali’nin teknik açıdan çağdışı olduğunu belirtti:
“Eski Sovyet teknolojisi ile inşa edilen bu tesisin en temel güvenlik unsuru olan koruyucu kubbesi bile bulunmamaktadır. Olası bir kazada Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yaşayan yaklaşık 18 milyon insan doğrudan etkilenebilecektir. Bu ihtimal bir felaket senaryosu değil, görmezden gelinen bir gerçektir.”

HAVADAN URANYUM SEVKİYATI: GÖKYÜZÜNDE TAŞINAN BİR NÜKLEER BOMBA
Santrale yakıt taşıma yöntemine de dikkat çeken Uçar, Rusya’dan Ermenistan’a havayoluyla uranyum taşınmasının büyük bir risk teşkil ettiğini vurguladı:
“Normal şartlarda bu tür yakıt transferleri kara ya da deniz yoluyla yapılır. Ancak Ermenistan'ın siyasi ve coğrafi kısıtları nedeniyle, zenginleştirilmiş uranyum uçakla taşınıyor. Her uçuş, potansiyel bir nükleer felaket riski taşıyor. Teknik bir arıza, elektromanyetik ya da herhangi bir saldırı durumunda yaşanabilecek olası bir felaket atom bombası etkisi yaratacaktır.”

ZAPORİJYA, ÇERNOBİL’DEN DAHA YAKIN
Uçar, Ukrayna’daki Zaporijya Nükleer Santrali’nin Türkiye’ye 667 kilometre mesafede olduğuna da dikkat çekerek şunları söyledi:
“Çernobil kazası Türkiye’ye 1100 kilometre mesafede gerçekleşti ve etkileri hâlâ sürüyor. Zaporijya çok daha yakın ve şu an savaşın ortasında. Herhangi bir saldırı, sızıntı ya da sabotaj durumunda Türkiye büyük zarar görebilir. Radyoaktif serpinti tehlikesi kesinlikle hafife alınmamalı.”

DİPLOMATİK GİRİŞİMLER ŞART: 2026 KRİTİK EŞİK
Sümeyra Uçar, Ermenistan'ın Rusya'ya olan uranyum borçlarından dolayı, 2003 yılında hisselerinin Rus şirketi Russian Electric Sistem'e devredildiğini ve iki hükümet arasında imzalanan anlaşma ile Metsamor Nükleer Santrali’nin işletme süresinin 2026 yılına kadar uzatıldığını hatırlatarak, Türkiye’nin bu konuda etkili diplomatik adımlar atması gerektiğini belirtti:
“2008 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erivan’da Sarkisyan ile yaptığı görüşmede, Metsamor Nükleer Santrali’nin kapatılması ya da modernize edilmesi yönünde konu masaya yatırılmış ancak somut bir sonuca ulaşılamamıştır. Şu an santralin işletmesi Rus menşeili bir şirketin elindedir ve faaliyet süresi 2026’ya kadar uzatılmıştır. Bu süre dolmadan, AKP iktidarı uluslararası ve ikili diplomatik baskı uygulayarak ya santralin kapatılmasını ya da günümüz güvenlik standartlarına göre modernize edilmesini sağlamak durumundadır.”

ZAFER PARTİSİ: “KBRN TEHDİTLERİNE KARŞI ULUSAL POLİTİKALARIN ETKİNLİĞİ ARTIRILMALIDIR”
Uçar açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“Bu sadece çevresel bir tehdit değil, doğrudan ulusal güvenlik sorunudur. Türkiye bu konuda sessiz kalmamalıdır. Zafer Partisi olarak KBRN tehditlerine karşı devlet politikası haline gelecek kapsamlı ve bilim temelli bir strateji oluşturulması gerektiğini savunuyoruz. Geç kalınmadan adım atılmazsa, bu ihmalin bedeli çok ağır olabilecektir.”