![]() |
Tweet |
“FIRAT VE DİCLE HAVZASI, ULUSLARARASI SİYASİ GÜNDEMİN PARÇASI HALİNE GELDİ”
Resul Koçak, Türkiye’nin su potansiyelinin yaklaşık üçte birini barındıran Fırat ve Dicle havzasının sadece doğal kaynak değil, stratejik bir unsur olduğunu ifade etti. 2014’te yürürlüğe giren BM Su Yolları Sözleşmesi ve AB müzakere süreci çerçevesinde Türkiye’ye su politikaları konusunda baskılar yapıldığını hatırlatan Koçak, bu baskıların sadece teknik değil, siyasi bir yön taşıdığına dikkat çekti. Türkiye’nin bu konuda daha güçlü ve kararlı bir diplomatik duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı.
KURUYAN GÖLLER, YEREL İKLİMİ VE TARIMSAL ÜRETİMİ DERİNDEN ETKİLİYOR
Anahtar Parti İlçe Başkanı, Türkiye’de 186 gölün tamamen kuruduğunu, başta Tuz Gölü olmak üzere birçok önemli gölün hızla yok olduğunu belirtti. Bu durumun ekolojik yıkıma yol açtığını ifade eden Koçak, aynı zamanda tarımsal verimliliğin düştüğünü ve bölgesel iklimin dengesizleştiğini vurguladı.
“YERALTI SU KAYNAKLARI STRATEJİK BİR MİRAS OLARAK ELE ALINMALIDIR”
Resul Koçak, Türkiye’nin yeraltı su rezervlerinin ruhsatsız kuyularla kontrolsüz şekilde tüketildiğini belirtti. Bu kaynakların yalnızca bugün için değil, gelecek kuşaklar açısından da yaşamsal bir değer taşıdığını vurguladı. Koçak, bu nedenle su kaynaklarının denetlenmesi, korunması ve verimli şekilde kullanılması gerektiğini ifade etti.
Ayrıca, yeraltı sularının yalnızca çevre politikalarının değil, aynı zamanda kamu sağlığı, tarımsal sürdürülebilirlik ve kriz yönetimi açısından da ele alınması gerektiğini belirten Koçak, suyun çok katmanlı bir devlet politikası olarak değerlendirilmesinin zorunluluğuna dikkat çekti. Bu sürecin, yerel yönetimlerden üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarından kamu kurumlarına kadar çok paydaşlı ve bilim temelli şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
Koçak, toplumun bu konuda sadece bilgi sahibi değil, aynı zamanda bilinçli bir aktör haline getirilmesi gerektiğini vurguladı. Bu yaklaşımın su krizine karşı dayanıklı bir toplumsal yapı inşa edeceğini ve uzun vadeli faydalar sağlayacağını belirtti.
“SU YÖNETİMİ, ULUSAL POLİTİKANIN TEMEL TAŞLARINDAN BİRİ OLMALI”
Anahtar Parti olarak, suyun stratejik öneminin yalnızca kriz dönemlerinde değil, her zaman öncelikli bir devlet politikası olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan İlçe Başkanı Resul Koçak, sürdürülebilir ve kapsayıcı çözümler geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
“SUYUN GELECEĞİ, MİLLİ EGEMENLİĞİMİZİN DE TEMİNATIDIR”
Son olarak, suyun sadece çevre veya altyapı meselesi olmadığını, Türkiye’nin bağımsızlığı, üretim gücü ve toplumsal refahı ile doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Resul Koçak, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
"Türkiye’nin gelecekte su kıtlığı yaşamaması için acilen harekete geçmesi gerekiyor. Suyun stratejik bir unsur olarak görülmesi artık bir tercih değil, zorunluluktur. Suyu ‘doğal hak’ olmaktan çıkarıp ‘ticari bir mal’ haline getiren politikalar terk edilmeli, merkezi bir su yönetimi inşa edilmelidir. Türkiye, su yönetimini yalnızca yerel bir mesele olarak değil, bölgesel ve küresel bir güç mücadelesinin parçası olarak ele almalıdır. Eğer bugünden önlem alınmazsa, Türkiye sadece ekolojik bir felaketle değil, su kaynaklarının uluslararası pazarlara açılmasıyla milli egemenliğinin zedelenmesi tehlikesiyle de karşı karşıya kalacaktır."
Anahtar Parti olarak, tüm kamuoyunu suyun yaşamsal önemi konusunda bilinçlenmeye ve gerekli adımları birlikte atmaya davet ediyoruz.