Son günlerde yaşanan gelişmelerin, yargının siyasi bir baskı aracı hâline geldiğini açıkça gösterdiğini belirten Akalın, “Halkın iradesini yok sayan, demokrasiye pranga vuran bu anlayış, Türkiye'yi hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır” dedi.

Akalın, bu müdahalelerin yalnızca belediye başkanlarını hedef almadığını, doğrudan halkın iradesini gasbetme girişimi olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

“Ben burada Ekrem İmamoğlu'nun ya da diğer belediye başkanlarının koltuğunu savunmuyorum. Saraçhane'de ve Türkiye’nin her şehrinde sokaklara dökülen makul insanlar da kimsenin koltuk bekçiliğini yapmıyor. Burada isyan edilen şey, kuvvetler ayrılığının yok edilmesi, hukuk ve adaletin ayaklar altına alınmasıdır. Biz, milyonlarca insanın gasbedilmek istenen iradesini savunuyoruz. Seçimle gelen ancak seçimle gider.”

Türkiye’de yargının içine düştüğü durumun artık bir güvenlik sorunu hâline geldiğini vurgulayan Akalın, mahkemelerin siyasi baskıyla karar almasının yalnızca muhalefeti değil, ülkenin tüm vatandaşlarını tehdit ettiğini ifade etti.

“Türkiye'de yargı artık siyasetin emrinde hareket eden bir aparata dönüşmüştür. Adalet dağıtması gereken mahkemeler, talimatlarla karar verirse bu ülkede kimse kendini güvende hissedemez. Bugün hedefte muhalefet olabilir ama unutulmamalıdır ki, yarın hukuksuzluğu besleyenler de bu düzenin kurbanı olabilir.”

İktidara ve yargıya müdahale edenlere seslenen Akalın, hukukun siyasete kurban edilmemesi gerektiğini belirterek şu çağrıyı yaptı:

“Bu hukuksuzluklara derhâl son verin! Yargıyı siyasetin bir aracı olmaktan çıkarın! Eğer gerçekten demokrasiye ve adalete inanıyorsanız, hukuku siyasete kurban etmeyin.” dedi.